“Verilerimize göre ülkemizde enerji yoğun olarak adlandırılan binalardan başlamak üzere önceliklerin olduğu gerçeği saklı kalmak kaydıyla enerji verimliliği müdahalelerine konu olabilecek yaklaşık 15 milyon konut bulunmaktadır. İtalya'da enerji verimliliğine yönelik ilk önlemler 70'li yılların sonuna kadar uzanıyor, bu nedenle daha önce inşa edilen her şey büyük müdahaleler gerektiriyor. Bu sadece ekonomik değil, devasa bir müdahale: her şeyden önce bir zihniyet değişikliğine ihtiyacımız var.” Ulusal Mühendisler Konseyi Cni'nin başkan yardımcısı Remo Vaudano, binalarda enerji performansına ilişkin direktif hakkında Adnkronos/Labitalia ile bu şekilde yorum yapıyor (EPBD).
“Her halükarda, henüz tamamlanmayan verilerden başlamak zorunda kalacağımızı açıklıyor. Örnek vermek gerekirse enerji sertifikaları ağırlıklı olarak gayrimenkul alımı, satımı veya kiralanması durumunda üretilmektedir. Sonuç olarak, değerlendirmelerimiz çok sınırlı belgelere dayanmaktadır. Sadece tahminler yapılabilir.”
“Yeşil evlere ilişkin Avrupa direktifinin, maliyetlerin tamamen Devlet tarafından ya da tamamen aileler tarafından karşılanabileceği düşünülerek uygulanamayacağını gözlemliyor. Ailelerin, mülklerinin enerji iyileştirmesinden elde edilen tasarruflar yoluyla kredilerini geri ödemelerine olanak tanıyacak yeşil sübvansiyonlu ipotekler gibi hibrit çözümlerin belirlenmesi gerekmektedir. Kısacası etkili ekonomik mekanizmaları incelememiz gerekiyor. Ayrıca paralel olarak sismik kırılganlık konusunun da ele alınması gerektiğini unutmamak gerekir. Enerji verimliliği çalışmaları mutlaka binanın sismik hassasiyetini hesaba katmalıdır, aksi takdirde daha fazla potansiyel hasar yaratma riski vardır. Kısacası Avrupa direktifinin ülkemizin özelliğine göre reddedilmesi gerekiyor” dedi.
“Her halükarda, henüz tamamlanmayan verilerden başlamak zorunda kalacağımızı açıklıyor. Örnek vermek gerekirse enerji sertifikaları ağırlıklı olarak gayrimenkul alımı, satımı veya kiralanması durumunda üretilmektedir. Sonuç olarak, değerlendirmelerimiz çok sınırlı belgelere dayanmaktadır. Sadece tahminler yapılabilir.”
“Yeşil evlere ilişkin Avrupa direktifinin, maliyetlerin tamamen Devlet tarafından ya da tamamen aileler tarafından karşılanabileceği düşünülerek uygulanamayacağını gözlemliyor. Ailelerin, mülklerinin enerji iyileştirmesinden elde edilen tasarruflar yoluyla kredilerini geri ödemelerine olanak tanıyacak yeşil sübvansiyonlu ipotekler gibi hibrit çözümlerin belirlenmesi gerekmektedir. Kısacası etkili ekonomik mekanizmaları incelememiz gerekiyor. Ayrıca paralel olarak sismik kırılganlık konusunun da ele alınması gerektiğini unutmamak gerekir. Enerji verimliliği çalışmaları mutlaka binanın sismik hassasiyetini hesaba katmalıdır, aksi takdirde daha fazla potansiyel hasar yaratma riski vardır. Kısacası Avrupa direktifinin ülkemizin özelliğine göre reddedilmesi gerekiyor” dedi.