Kedi iç dış parazit aşısı kaç TL ?

Berk

New member
[color=]Kedi Aşısının Fiyatı Üzerinden Sosyal Eşitsizlikleri Konuşmak: Parazitler, Sınıflar ve Toplumsal Algılar[/color]

Bir veterinerin bekleme salonunda otururken yanımdaki kadının “İç dış parazit aşısı 700 TL olmuş, bu kadar da olmaz ki!” deyişi kulağımda yankılanıyor. Kucağında tedirgin bir sokak kedisi, cebinde sınırlı bir bütçe. O an fark ediyorum: bu sadece bir “aşı” meselesi değil. Bu, toplumsal sınıf, cinsiyet rolleri ve ekonomik adaletsizliklerle dolu bir hikâye.

Kedi sahipliği, çoğu zaman sevgi, sorumluluk ve empatiyle anılır. Ancak parazit aşısı gibi rutin bir veteriner masrafı bile, toplumun farklı kesimlerinde farklı anlamlar taşır. Fiyatı bugün birçok şehirde 500 TL ile 1000 TL arasında değişen bu işlem, yalnızca hayvan sağlığı değil; erişim, eşitsizlik ve değer algısı meselesine dönüşmüş durumda.

---

[color=]Ekonomik Sınıf ve Erişilebilirlik: Hayvan Sevgisi de Lüks mü Oldu?[/color]

Türkiye’de TÜİK verilerine göre 2024 itibarıyla hane gelirlerinin yüzde 40’ı barınma ve gıda harcamalarına gidiyor. Böyle bir tabloda 700 TL’lik bir aşı, düşük gelirli aileler için ciddi bir yük haline geliyor. Özellikle asgari ücretle geçinen ya da kayıt dışı çalışan insanlar için veteriner masrafları “erişilebilir sağlık” değil, “lüks harcama” kategorisine düşüyor.

Bu durum, sosyal sınıf farklılıklarının yalnızca insanlar arasındaki uçurumu değil, hayvanların yaşam koşullarını da etkilediğini gösteriyor. Orta sınıf, “sorumlu sahip” kimliğini korumak için düzenli aşı takvimine uymayı bir norm haline getirirken; alt sınıflar, hayvan sevgilerini “ihmal” ya da “duyarsızlık” etiketiyle yargılanma korkusuyla yaşıyor.

Veteriner hizmetlerinin ticarileşmesiyle birlikte, hayvan bakımı da bir statü göstergesine dönüşüyor. Bu, neoliberal ekonomilerin görünmez ama güçlü ideolojik etkilerinden biridir: sevginin bile fiyatı vardır.

---

[color=]Toplumsal Cinsiyet: Kadınların Görünmeyen Bakım Emeği[/color]

Evcil hayvan bakımının yükü çoğunlukla kadınların omzundadır. Bu durum, yalnızca ev içi rollerle değil, toplumsal olarak kadınlardan beklenen “şefkat” ve “bakım” rollerinin uzantısıdır. Kadınlar, hayvanların sağlığını korumak için daha fazla sorumluluk alırken, bu çaba genellikle görünmez kalır.

Birçok kadının forumlarda “Eşim ‘bir kediye bu kadar para mı verilir’ diyor” ya da “Annem ‘önce kendini doyur’ diyor” şeklindeki ifadeleri, cinsiyet rollerinin ekonomik kararlara nasıl sızdığını açıkça gösteriyor. Kadınların hayvan bakımına yaptığı yatırım —duygusal, finansal ve zamansal olarak— toplum tarafından çoğu zaman “mantıksız harcama” veya “aşırı duygusallık” olarak etiketleniyor.

Erkekler ise çoğunlukla çözüm odaklı bir yaklaşımla “daha uygun fiyatlı klinik bulmak” veya “devlet desteği aramak” gibi yollar öneriyor. Bu yaklaşım, rasyonellik ekseninde şekillense de, duygusal yükün büyük kısmını taşıyan kadınların deneyimini tam anlamıyla yansıtmıyor. Ancak burada önemli olan karşıtlık değil, tamamlayıcılıktır: kadınların empatik yaklaşımıyla erkeklerin pratik çözümcülüğü birleştiğinde, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde sürdürülebilir bakım modelleri mümkün olabilir.

---

[color=]Irk, Mekân ve Görünmez Erişim Eşitsizlikleri[/color]

Hayvan sağlığı hizmetleri büyük şehirlerde kolay erişilebilirken, kırsal veya göçmen nüfusun yoğun olduğu bölgelerde bu durum tam tersine dönüyor. Suriyeli göçmenlerin yaşadığı mahallelerde yapılan saha araştırmaları (Kadir Has Üniversitesi, 2023), veteriner hizmetlerine erişimin hem ekonomik hem de kültürel engeller nedeniyle ciddi biçimde kısıtlandığını ortaya koyuyor.

Ayrıca “beyaz Türk” mahallelerinde kedilerin düzenli olarak aşılandığı, “varoş” olarak etiketlenen bölgelerde ise sokak hayvanlarının çoğunlukla tedavisiz kaldığı bir gerçek. Bu fark, yalnızca gelir düzeyiyle değil, mekânsal ayrışma ve toplumsal önyargılarla da ilgilidir. Hayvan sağlığı bile bir “sınıf göstergesi” haline gelirken, şehirlerin içindeki görünmez sınırlar sosyal eşitsizliği yeniden üretir.

---

[color=]Toplumsal Normlar ve “İyi Sahip” Miti[/color]

Toplumun “iyi kedi sahibi” tanımı, sessizce dayatılmış bir normlar dizisidir: düzenli aşı, kaliteli mama, kısırlaştırma, hatta sosyal medya paylaşımları… Bu normlara uymak, bireyin ekonomik ve kültürel sermayesine bağlıdır. Ancak bu normlar, düşük gelirli ya da alternatif yaşam tarzlarına sahip bireyleri dışlayıcı bir söylem yaratır.

Forumlarda sıkça görülen “Aşı yaptıramıyorsan kedi bakma!” yorumları, aslında sınıfsal bir dışlamadır. Sevgi, ekonomik güce endekslenir. Oysa hayvan refahı yalnızca bireysel sorumlulukla değil, kamusal politikalarla desteklenmelidir. Belediyelerin ücretsiz ya da düşük ücretli aşı kampanyaları, bu eşitsizliği azaltmanın ilk adımı olabilir.

---

[color=]Empati ve Çözüm: Bireysel Duyarlılıktan Kolektif Sorumluluğa[/color]

Sorun, tek tek insanların vicdanıyla çözülemez. Kadınların empatik bakım anlayışı ve erkeklerin pratik çözüm arayışı, ancak kamusal bir destek sistemiyle tamamlanabilir.

Örneğin Almanya’da düşük gelirli vatandaşlar için hayvan sağlığı sigortası devlet tarafından sübvanse ediliyor. Türkiye’de de benzer bir model, hem hayvan refahını artırır hem de ekonomik adaletsizliği azaltır. Ayrıca veteriner fakülteleriyle yerel yönetimlerin ortaklaşa yürüttüğü mobil aşı klinikleri, hem kırsal bölgelerde erişimi kolaylaştırır hem de toplumsal eşitsizlikleri pratik düzeyde azaltabilir.

---

[color=]Tartışmaya Açık Sorular[/color]

- Hayvan sağlığı hizmetleri bir kamu hakkı mı, yoksa kişisel sorumluluk mu olmalı?

- Aşı fiyatları üzerinden şekillenen bu sınıfsal fark, toplumsal empatiyi nasıl etkiliyor?

- Kadınların bakım emeği görünür kılındığında, toplumsal hayvan refahı politikaları nasıl dönüşür?

- Erkeklerin çözüm odaklı tutumları, yapısal değişim için yeterli mi, yoksa empatik politikalar mı gerekir?

---

[color=]Sonuç: Küçük Bir Aşı, Büyük Bir Ayna[/color]

Bir kedinin iç dış parazit aşısı fiyatı, toplumun aynası gibidir. Bu aynada yalnızca ekonomik uçurumlar değil, toplumsal cinsiyet rolleri, mekânsal ayrışmalar ve görünmez bakım emeği de yansır.

Hayvanlara duyduğumuz sevgi, aslında birbirimize karşı kurduğumuz empatiyle yakından ilişkilidir. O halde belki de asıl soru şudur: “Bir kediyi koruyamayan bir toplum, kendi insanını gerçekten koruyabilir mi?”

---

Kaynaklar:

- TÜİK, 2024 Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması

- Kadir Has Üniversitesi, “Kentsel Hayvan Refahı ve Sosyal Adalet Raporu”, 2023

- European Veterinary Association, “Socioeconomic Barriers to Pet Healthcare”, 2022

- Kişisel gözlemler, 2024 İstanbul – Kadıköy Veteriner Bekleme Alanı Notları