İslam’da “Kadim” Ne Demek? Köklerden Geleceğe Uzanan Bir Kavram Üzerine Sohbet
Selam dostlar,
Bugün, yüzyıllardır zihinleri meşgul eden ama günlük dilimize de sızıp “kadim dost”, “kadim şehir” diye kullandığımız bir kelimeyi masaya yatırmak istiyorum: kadim. Bu başlık altında hem kelimenin İslam düşüncesindeki yerini, hem de bugün ve yarın için ne söyleyebileceğini konuşalım. Amacım akademik bir ders anlatmak değil; tam tersine, birlikte düşünmek, tartışmak, bazen itiraz etmek, bazen de “Hımm, güzel nokta!” demek. Hadi çayları tazeleyelim, sohbeti derinleştirelim.
---
Köken: “Qidam”ın Ufku—Başlangıcı Olmayana Dair
İslam ilahiyatında kadim (qidam), en kısa tanımıyla başlangıcı olmayan, yani ezelî olan demek. Bu nitelik, Allah’ın selbî (tenzihî) sıfatları arasında sayılır: Kıdem (kadim olma), bekâ (sonsuz sürme), muhalefetün lil-havâdis (sonradan var olana benzememe), kıyâm binefsihî (varlığını kendinden sürdürme) ve vahdâniyet (birlik) gibi sıfatlarla birlikte düşünülür. Buradaki kritik ayrım şu: kadim = başlangıcı yok, ebedî/bekâ = sonu yok. İlahî varlık için her ikisi de geçerli; bizim için ise ne başlangıçsızlık, ne de sonsuzluk söz konusu.
Bu kavram, kelâm kitaplarında yalnızca bir tanım olarak durmaz; devasa bir tartışmanın da kapısını aralar. Mesela Kur’ân “kadim” midir? Ehl-i Sünnet kelâmında “Allah’ın kelâmı” olarak Kur’ân’ın anlam düzeyi (kalam-ı nefsî) ezelî kabul edilir; okuduğumuz ses, harf ve mürekkeple yazılmış mushaf ise yaratılmış âlemdeki tezahürdür. Mu‘tezilî çizgide ise daha farklı yorumlar geliştirilmiştir. Yani “kadim” dediğimizde, bir anda Allah’ın sıfatları, vahyin mahiyeti ve dilin/harfin ontolojisi gibi zihin açıcı alanlara giriyoruz.
---
Günümüze Yansımalar: “Kadim” Sadece “Eski” Değildir
Günlük Türkçede “kadim”, çoğu zaman “eski”ye yakın bir anlamda kullanılıyor: “kadim medeniyet”, “kadim dost”… Oysa ilahiyat düzleminde kadim ile “eski” arasında uçurum var. Eski, zamanın içindeki bir geçmişe işaret eder; kadim ise zamanı aşan bir ezeliyete. Bu ayrımı korumak, inanç dilinin berraklığını da korur.
Yine de dilin yaşayan tarafı bize bir imkân sunuyor: “Kadim”i sırf müzeye kaldırılmış bir kelime gibi değil, yaşayan bir ilke gibi düşünebiliriz. Mesela gündelik etik tercihlerimizde “kadim” olana—yani değerini kaynağından alan, zamana yenik düşmeyen ilkelere—yaslanmak ne demek? Adalet, emanet, merhamet gibi ilkeler “eski oldukları için” değil, köken itibarıyla asli ve sarsılmaz oldukları için değerli. İşte bugünün hızlı, akışkan ve çoğu zaman yüzeysel atmosferinde “kadim” perspektif, derinlik ve istikamet sağlıyor.
---
Geleceğe Bakış: Yapay Zekâ, Veri Çağı ve “Kadim” Duyarlık
Biraz da ufkumuzu açalım: Yapay zekâ çağında “kadim” ne söyler?
Verinin “yeni petrol”e benzetildiği, algoritmaların gündelik kararlarımızı şekillendirdiği bir dünyada “kadim” perspektif, değişken görünene sabite arama çabasıdır. Mesela veri gizliliği, mahremiyet, insan onuru gibi meselelerde “hangi ilke zamansızdır?” sorusuna cevap ararken “kadim” duyarlık devreye girer. Sadece “ne işe yarıyor?” değil, “ne doğru?” sorusunu sordurur.
Bir başka örnek: Çevre ahlakı. Gezegenin geleceğine dair kaygılarla yaşarken, “kadim” olanı hatırlamak, emanet bilincini diri tutar. Yani “yeni” teknoloji çözümleri geliştirirken, “kadim” ilkeyi (emanet, israf etmeme, adalet) pusula yapmak; hem inovasyonu hem de vicdanı birlikte yürütmek demektir.
---
Erkeklerin Stratejik-Çözüm Odaklı, Kadınların Empatik-Toplumsal Perspektifi: İki Kanatla Uçmak
Gözlem düzeyinde konuşalım (genelleme hatasına düşmeden, eğilimlerden söz ederek):
Stratejik ve çözüm odaklı erkek bakışı, “kadim”i çoğu kez bir çerçeve ve karar matrisi olarak kullanır. Soru şudur: “Değişen şartlarda hangi ilkeyi sabit tutarsak uzun vadede daha tutarlı, daha adil sonuç alırız?” Böyle bakınca kadim; risk azaltan, yön veren, stratejik bir aygıta dönüşür. Örneğin iş dünyasında: “Kısa vadeli kazanç mı, kadim ilkelere bağlı itibar mı?” Cevabı uzun vadede bellidir.
Empati ve toplumsal bağlara odaklanan kadın bakışı ise “kadim”i koruyucu bir iklim gibi hisseder. Burada mesele, ilkenin yalnızca doğruluğu değil, insanın kalbinde ve ilişkilerinde nasıl yankılandığıdır. “Kadim” olan, nesiller arası aktarımda şefkat ve aidiyet üretir: Anne-babadan çocuğa, öğretmenden gence, komşudan komşuya. Böyle bakınca kadim; toplulukları onaran, insanı insana yaklaştıran bir sıcaklıktır.
Her iki yaklaşımı harmanlayınca, hem pusula hem kalp devreye girer: Strateji rotayı, empati yolculuğun anlamını korur. İkisi birlikte, “kadim”i bugüne taşımanın en güçlü yolu olur.
---
Beklenmedik Bağlantılar: Kozmoloji, Blockchain ve “Kadim”
Bir parça zihin jimnastiği yapalım:
Kozmoloji bize evrenin bir başlangıcı olabileceğini (Big Bang) söylüyor. İlahiyatta “kadim” ise başlangıcı olmayan demek. Bu iki alan rakip değil; tam tersine, farklı düzlemler. Bilim, yaratılmış düzenin tarihini araştırır; ilahiyat, Yaratıcı’nın ezelîliğini konuşur. Bu ayrımı net tutmak, hem bilimi hem inancı yerli yerine koyar.
Blockchain dünyasına atlayalım: “Değiştirilemez kayıt” ideali, bir tür dünyevî “kalıcılık” vaadi sunuyor. Fakat ilahiyattaki kadim, zaman ve mekân üstü; blokzincirdeki ise zaman içinde geriye dönülmezlik. Benzetme cazip ama sınırlı. Yine de bu paralellikler, kadim fikrinin çağdaş zihinde nasıl yankılanabileceğine dair güzel egzersizler.
---
Pratiğe Dökme: “Kadim İlke”yi Günlük Hayatta Nasıl Taşırız?
Teori güzel; peki pratik?
- Karar Anlarında: “Hızlı olan mı doğru olan mı?” sorusunda kadim ilkeyi (adalet, emanet, merhamet) masaya koymak.
- Dijital İletişimde: Mahremiyeti “moda” diye değil, emanet diye önemsemek.
- Tüketimde: “Tek kullanımlık” kültüre karşı israf etmeme duyarlığını hatırlamak.
- Toplumsal Diyalogda: Farklılıkları “tehdit” değil, emaneti paylaşmanın zenginliği görmek.
Stratejik bakış burada uzun vadeli güveni, empatik bakış ise sosyal tutkalı üretir. İkisi bir arada, “kadim”i nostalji değil, gelecek yatırımı yapar.
---
Forum Soruları: Düşünmeyi Derinleştirelim
- Sizce “kadim” olanla “eski” olan arasındaki farkı en iyi anlatan günlük örnek nedir?
- Kur’ân’ın “kadim” oluşuna dair klasik tartışmalar bugünün dil-felsefe ve iletişim teknolojileri bağlamında nasıl yeniden okunabilir?
- Yapay zekâ etiğinde “kadim ilke” olarak hangisini pusula yapardınız: adalet mi, merhamet mi, emanet mi? Neden?
- Toplumsal birlik için kadim olan hangi pratikler (komşuluk, vakıf kültürü, misafirperverlik vb.) bugünün dünyasında nasıl canlandırılabilir?
---
Son Söz: Kökler Derin Olduğunda Dallar Göğe Uzun Uzar
“Kadim”i yalnızca bir sözlük maddesi olarak değil, zamanın dalgalarına karşı yön duygusu veren bir istikamet olarak okumak mümkün. Strateji tarafı bize neyi sabit tutacağımızı, empati tarafı ise bunu insanı incitmeden nasıl tutacağımızı gösteriyor. Kökler derin olursa rüzgârdan korkmayız; çünkü dal kırılmaz, esner. Belki de “kadim”in bugünkü karşılığı tam olarak budur: Esnemeyi bilirken özden vazgeçmemek.
Siz ne dersiniz dostlar? “Kadim” sizin hayatınızda neye tekabül ediyor—bir ilkeye, bir hatıraya, bir duaya? Yorumlarda buluşalım; kim bilir, belki bu başlıkta birlikte yeni bir “kadim sohbet geleneği” başlatırız.
Selam dostlar,
Bugün, yüzyıllardır zihinleri meşgul eden ama günlük dilimize de sızıp “kadim dost”, “kadim şehir” diye kullandığımız bir kelimeyi masaya yatırmak istiyorum: kadim. Bu başlık altında hem kelimenin İslam düşüncesindeki yerini, hem de bugün ve yarın için ne söyleyebileceğini konuşalım. Amacım akademik bir ders anlatmak değil; tam tersine, birlikte düşünmek, tartışmak, bazen itiraz etmek, bazen de “Hımm, güzel nokta!” demek. Hadi çayları tazeleyelim, sohbeti derinleştirelim.
---
Köken: “Qidam”ın Ufku—Başlangıcı Olmayana Dair
İslam ilahiyatında kadim (qidam), en kısa tanımıyla başlangıcı olmayan, yani ezelî olan demek. Bu nitelik, Allah’ın selbî (tenzihî) sıfatları arasında sayılır: Kıdem (kadim olma), bekâ (sonsuz sürme), muhalefetün lil-havâdis (sonradan var olana benzememe), kıyâm binefsihî (varlığını kendinden sürdürme) ve vahdâniyet (birlik) gibi sıfatlarla birlikte düşünülür. Buradaki kritik ayrım şu: kadim = başlangıcı yok, ebedî/bekâ = sonu yok. İlahî varlık için her ikisi de geçerli; bizim için ise ne başlangıçsızlık, ne de sonsuzluk söz konusu.
Bu kavram, kelâm kitaplarında yalnızca bir tanım olarak durmaz; devasa bir tartışmanın da kapısını aralar. Mesela Kur’ân “kadim” midir? Ehl-i Sünnet kelâmında “Allah’ın kelâmı” olarak Kur’ân’ın anlam düzeyi (kalam-ı nefsî) ezelî kabul edilir; okuduğumuz ses, harf ve mürekkeple yazılmış mushaf ise yaratılmış âlemdeki tezahürdür. Mu‘tezilî çizgide ise daha farklı yorumlar geliştirilmiştir. Yani “kadim” dediğimizde, bir anda Allah’ın sıfatları, vahyin mahiyeti ve dilin/harfin ontolojisi gibi zihin açıcı alanlara giriyoruz.
---
Günümüze Yansımalar: “Kadim” Sadece “Eski” Değildir
Günlük Türkçede “kadim”, çoğu zaman “eski”ye yakın bir anlamda kullanılıyor: “kadim medeniyet”, “kadim dost”… Oysa ilahiyat düzleminde kadim ile “eski” arasında uçurum var. Eski, zamanın içindeki bir geçmişe işaret eder; kadim ise zamanı aşan bir ezeliyete. Bu ayrımı korumak, inanç dilinin berraklığını da korur.
Yine de dilin yaşayan tarafı bize bir imkân sunuyor: “Kadim”i sırf müzeye kaldırılmış bir kelime gibi değil, yaşayan bir ilke gibi düşünebiliriz. Mesela gündelik etik tercihlerimizde “kadim” olana—yani değerini kaynağından alan, zamana yenik düşmeyen ilkelere—yaslanmak ne demek? Adalet, emanet, merhamet gibi ilkeler “eski oldukları için” değil, köken itibarıyla asli ve sarsılmaz oldukları için değerli. İşte bugünün hızlı, akışkan ve çoğu zaman yüzeysel atmosferinde “kadim” perspektif, derinlik ve istikamet sağlıyor.
---
Geleceğe Bakış: Yapay Zekâ, Veri Çağı ve “Kadim” Duyarlık
Biraz da ufkumuzu açalım: Yapay zekâ çağında “kadim” ne söyler?
Verinin “yeni petrol”e benzetildiği, algoritmaların gündelik kararlarımızı şekillendirdiği bir dünyada “kadim” perspektif, değişken görünene sabite arama çabasıdır. Mesela veri gizliliği, mahremiyet, insan onuru gibi meselelerde “hangi ilke zamansızdır?” sorusuna cevap ararken “kadim” duyarlık devreye girer. Sadece “ne işe yarıyor?” değil, “ne doğru?” sorusunu sordurur.
Bir başka örnek: Çevre ahlakı. Gezegenin geleceğine dair kaygılarla yaşarken, “kadim” olanı hatırlamak, emanet bilincini diri tutar. Yani “yeni” teknoloji çözümleri geliştirirken, “kadim” ilkeyi (emanet, israf etmeme, adalet) pusula yapmak; hem inovasyonu hem de vicdanı birlikte yürütmek demektir.
---
Erkeklerin Stratejik-Çözüm Odaklı, Kadınların Empatik-Toplumsal Perspektifi: İki Kanatla Uçmak
Gözlem düzeyinde konuşalım (genelleme hatasına düşmeden, eğilimlerden söz ederek):
Stratejik ve çözüm odaklı erkek bakışı, “kadim”i çoğu kez bir çerçeve ve karar matrisi olarak kullanır. Soru şudur: “Değişen şartlarda hangi ilkeyi sabit tutarsak uzun vadede daha tutarlı, daha adil sonuç alırız?” Böyle bakınca kadim; risk azaltan, yön veren, stratejik bir aygıta dönüşür. Örneğin iş dünyasında: “Kısa vadeli kazanç mı, kadim ilkelere bağlı itibar mı?” Cevabı uzun vadede bellidir.
Empati ve toplumsal bağlara odaklanan kadın bakışı ise “kadim”i koruyucu bir iklim gibi hisseder. Burada mesele, ilkenin yalnızca doğruluğu değil, insanın kalbinde ve ilişkilerinde nasıl yankılandığıdır. “Kadim” olan, nesiller arası aktarımda şefkat ve aidiyet üretir: Anne-babadan çocuğa, öğretmenden gence, komşudan komşuya. Böyle bakınca kadim; toplulukları onaran, insanı insana yaklaştıran bir sıcaklıktır.
Her iki yaklaşımı harmanlayınca, hem pusula hem kalp devreye girer: Strateji rotayı, empati yolculuğun anlamını korur. İkisi birlikte, “kadim”i bugüne taşımanın en güçlü yolu olur.
---
Beklenmedik Bağlantılar: Kozmoloji, Blockchain ve “Kadim”
Bir parça zihin jimnastiği yapalım:
Kozmoloji bize evrenin bir başlangıcı olabileceğini (Big Bang) söylüyor. İlahiyatta “kadim” ise başlangıcı olmayan demek. Bu iki alan rakip değil; tam tersine, farklı düzlemler. Bilim, yaratılmış düzenin tarihini araştırır; ilahiyat, Yaratıcı’nın ezelîliğini konuşur. Bu ayrımı net tutmak, hem bilimi hem inancı yerli yerine koyar.
Blockchain dünyasına atlayalım: “Değiştirilemez kayıt” ideali, bir tür dünyevî “kalıcılık” vaadi sunuyor. Fakat ilahiyattaki kadim, zaman ve mekân üstü; blokzincirdeki ise zaman içinde geriye dönülmezlik. Benzetme cazip ama sınırlı. Yine de bu paralellikler, kadim fikrinin çağdaş zihinde nasıl yankılanabileceğine dair güzel egzersizler.
---
Pratiğe Dökme: “Kadim İlke”yi Günlük Hayatta Nasıl Taşırız?
Teori güzel; peki pratik?
- Karar Anlarında: “Hızlı olan mı doğru olan mı?” sorusunda kadim ilkeyi (adalet, emanet, merhamet) masaya koymak.
- Dijital İletişimde: Mahremiyeti “moda” diye değil, emanet diye önemsemek.
- Tüketimde: “Tek kullanımlık” kültüre karşı israf etmeme duyarlığını hatırlamak.
- Toplumsal Diyalogda: Farklılıkları “tehdit” değil, emaneti paylaşmanın zenginliği görmek.
Stratejik bakış burada uzun vadeli güveni, empatik bakış ise sosyal tutkalı üretir. İkisi bir arada, “kadim”i nostalji değil, gelecek yatırımı yapar.
---
Forum Soruları: Düşünmeyi Derinleştirelim
- Sizce “kadim” olanla “eski” olan arasındaki farkı en iyi anlatan günlük örnek nedir?
- Kur’ân’ın “kadim” oluşuna dair klasik tartışmalar bugünün dil-felsefe ve iletişim teknolojileri bağlamında nasıl yeniden okunabilir?
- Yapay zekâ etiğinde “kadim ilke” olarak hangisini pusula yapardınız: adalet mi, merhamet mi, emanet mi? Neden?
- Toplumsal birlik için kadim olan hangi pratikler (komşuluk, vakıf kültürü, misafirperverlik vb.) bugünün dünyasında nasıl canlandırılabilir?
---
Son Söz: Kökler Derin Olduğunda Dallar Göğe Uzun Uzar
“Kadim”i yalnızca bir sözlük maddesi olarak değil, zamanın dalgalarına karşı yön duygusu veren bir istikamet olarak okumak mümkün. Strateji tarafı bize neyi sabit tutacağımızı, empati tarafı ise bunu insanı incitmeden nasıl tutacağımızı gösteriyor. Kökler derin olursa rüzgârdan korkmayız; çünkü dal kırılmaz, esner. Belki de “kadim”in bugünkü karşılığı tam olarak budur: Esnemeyi bilirken özden vazgeçmemek.
Siz ne dersiniz dostlar? “Kadim” sizin hayatınızda neye tekabül ediyor—bir ilkeye, bir hatıraya, bir duaya? Yorumlarda buluşalım; kim bilir, belki bu başlıkta birlikte yeni bir “kadim sohbet geleneği” başlatırız.